Aliya Bize Neler Öğretti

Aliya Bize Neler Öğretti

Kültür Edebiyat

Aliya İzzet Begoviç, etrafı farklı inanç ve kültürlerle örülmüş bir coğrafyadan tertemiz ve arı duru nehirler gibi fışkıran özgün bir inanç ve eylem adamıdır. Bulunduğu coğrafyanın tarihi sembollerinden yola çıkarak, derin bir düşünce ve analiz sürecinden geçip büyük bir uygarlık denizine açılabilmek her insanın başarabileceği bir şey değildir. Normal 0 21 false false false TR X-NONE X-NONE /* Style Definitions */ table.MsoNormalTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-priority:99; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin-top:0cm; mso-para-margin-right:0cm; mso-para-margin-bottom:8.0pt; mso-para-margin-left:0cm; line-height:107%; mso-pagination:widow-orphan; font-size:11.0pt; font-family:"Calibri",sans-serif; mso-ascii-font-family:Calibri; mso-ascii-theme-font:minor-latin; mso-hansi-font-family:Calibri; mso-hansi-theme-font:minor-latin; mso-fareast-language:EN-US;} Aliya İzzet Begoviç, etrafı farklı inanç ve kültürlerle örülmüş bir coğrafyadan tertemiz ve arı duru nehirler gibi fışkıran özgün bir inanç ve eylem adamıdır.Bulunduğu coğrafyanın tarihi sembollerinden yola çıkarak, derin bir düşünce ve analiz sürecinden geçip büyük bir uygarlık denizine açılabilmek her insanın başarabileceği bir şey değildir. - See more at: http://www.fermankaracam.com.tr/detay/287/aliya-bize-neler-ogretti.html#sthash.6VR5IOkG.dpuf Aliya İzzet Begoviç, etrafı farklı inanç ve kültürlerle örülmüş bir coğrafyadan tertemiz ve arı duru nehirler gibi fışkıran özgün bir inanç ve eylem adamıdır.Bulunduğu coğrafyanın tarihi sembollerinden yola çıkarak, derin bir düşünce ve analiz sürecinden geçip büyük bir uygarlık denizine açılabilmek her insanın başarabileceği bir şey değildir. - See more at: http://www.fermankaracam.com.tr/detay/287/aliya-bize-neler-ogretti.html#sthash.6VR5IOkG.dpuf

Aliya İzzet Begoviç, etrafı farklı inanç ve kültürlerle örülmüş bir coğrafyadan tertemiz ve arı duru nehirler gibi fışkıran özgün bir inanç ve eylem adamıdır.
Bulunduğu coğrafyanın tarihi sembollerinden yola çıkarak, derin bir düşünce ve analiz sürecinden geçip büyük bir uygarlık denizine açılabilmek her insanın başarabileceği bir şey değildir.


Begoviç, kendi kültür ve inanç kodlarına yabancılaşmış / yabancılaştırılmış bir toplumun içinden yola çıkarak büyük zorlukları ve çileli bir hayatı yaşayarak geldiği için değil, zorluklara ve engellemelere rağmen toplumuna, kendi inanç ve kültürünü yaşatmak için gösterdiği azim ve kararlılığından dolayı değerlidir.
Bazen bir düşünce adamı olmak ve düşüncelerini kişisel hayatına hakim kılmak, kendi içinde parlak sayılabilecek bir meziyettir insan için.
Fakat düşüncelerini kişisel yaşantısının ötesine taşımak, topluma ulaştırmak daha üstün meziyetleri de gerektirir.
Hele bu düşüncelerin yasaklanıp, engellendiği bir ortamda, bir ülkede yaşıyorsanız, işte o zaman eylemlerinizle destanlaşırsınız.
Aliya İzzet Begoviç, destanlaşmış bir şahsiyettir; yasaklar, aşağılamalar, engellemeler, zindanlar, işkenceler onun imanını, azmini, gayretini bilemiş ve yüceltmiştir.
İmanının sesini, her tarafı yasak ve duvarlarla çevrilmiş küçük bir kara parçasından, mensubu olduğu tüm Avrupa’ya ve dünyaya güçlü bir şekilde haykırmıştır.
Sadece haykırmakla kalmamış, bu iman ve inancı hayata hakim kılmak için sürekli hareket halinde olmuştur. Alıkonmuş, yeniden başlamıştır, engellenmiş ve o yeniden başlamıştır. Ve nihayet mensubu olduğu toplumu derin uykusundan uyandırmış ve bu toplumu da tarihiyle, kültürüyle, inancıyla buluşturmaya, barıştırmaya muvaffak olmuştur.


Aliya bir düşünce adamıdır; filiz halindeki fikirlerini tarihi sembollerin dar kapılarından içeri girerek oluşturmuştur. Yanı başındaki batının tüm düşünce akımlarını incelemiş, araştırmış ve bir filozof makamına erip Batıya kafa tutmuş, Batının tutarsız taraflarını birer birer önlerine sermiştir.
Aliya bir tarih adamıdır; tarih bazen hakiki kahramanların üstünde bir kül yığını gibi durur. Bazen sahte kahramanları da cilalayıp, parlatıp güneşin karşısına diker ve bize sunar.


Begoviç bu parıltılı sahte kahramanların aldatıcılığını hemen fark edip, kül yığınlarının altından hakiki kahramanlara ulaştı, kendi gücüne güç kattı ve kendi zamanındaki savaşın kahramanı olmasını bildi.
Aliya bir kültür adamıdır; birbirini olanca güçleri ile etkilemiş iki ayrı medeniyetin etkileşim alanının tam da ortasında yaşıyordu. Batı uygarlığına ait topraklarda yaşıyordu. Fakat İslam Uygarlığının sulayıp yeşerttiği ve tekrar soldurulduğu bir coğrafya idi Bosna Hersek aynı zamanda.
Böyle bir coğrafyada Aliya insanı, eşyayı, dünyayı, hayatı kavramada ve algılamada kullandığı tüm Doğu ve Batı kavramlarını toplumuna da yani içinde yaşadığı Müslüman Boşnak halkına da anlatmaya ve algılatmaya çalıştı ve çok başarılı oldu. Belki bu başarıda savaşın da büyük etkisi oldu. Fakat yine de, bu başarıda O’nun, halkın sosyal dokularına ve yaşayan sosyal yapısına vakıf olmasının ve sosyoloji bilmesinin büyük bir önemi vardır.
Aliya bir eylemcidir; çoğu düşünce ve tarih adamları, çoğu sosyologlar dünya görüşlerini ve kendilerine ait düşüncelerini, kişisel hayatlarında yaşar ve bundan büyük bir haz duyarlar.
Bu duyulan büyük haz, hayatlarının, yaşantılarının ivmesini yükselttikçe bundan mutluluk duyarlar. Fakat aynı zamanda düşünce, fikir, kültür ve tarih adamlığı gibi birçok meziyeti bünyesinde mecz etmiş olanlar bu mutluluğu yeterli görmezler.
Çünkü bu mutluluk eğer özünde gerçek bir mutluluk cevheri taşıyorsa bunu insanlarla paylaşmak, daha büyük bir mutluluk anlamına gelir. İşte eylem adamını harekete geçiren bu duygu, başkalarını da mutlu etme arzudur.


Begoviç, bu istekten ve arzudan yola çıkarak düşüncelerini içinde yaşadığı ve bir parçası olduğu topluma ulaştırdı. Yazılarıyla, konuşmalarıyla, sosyal faaliyetleriyle, düşüncelerini topluma ve toplumsal yaşantıya dönüştürmenin eylemcisi oldu sürekli.
Aliya bir siyaset adamıdır; çok bilmek bazen insanın başını belaya soktuğu gibi, bu bela yaygınlaşarak başkalarının da canını yakabilir. Önemli olan o bilgiyi nasıl kullanacağını, bulunduğu şartlar içinde o bilgiyi nasıl verimli hale getirebileceğini de hesaplamak ve buna göre kullanmaktır.
Aliya neredeyse bulunduğu şartların tamamen zıddına olan bilgilerini, düşüncelerini ustaca, siyasi bir aktör ve deha gibi yerinde, zamanında, zemininde şaşırtıcı bir biçimde kullanarak muvaffak olmuş, Cumhurbaşkanlığı’na kadar da yükselmiştir.


Aliya bir uygarlık savaşçısıdır; yaşadığı topraklarda kültüründen, sanatından, müziğinden, edebiyatından... Hemen hemen hepsi bozulmaya, kaybolmaya yüz tutmuş bir uygarlık adına konuşuyor Begoviç.


Mimari kırıntılarından, tarihi sembollerden, kültürel sembollerden, geleneksel yaşantı parçacıklarından büyük ve muazzam bir uygarlığa ulaşmak ve onun adına mücadele vermek ve başarmak gerçekten hem zor hem de olağanüstü bir çaba ve kavgayı gerektiriyor.


Kavga etmeyi gerektiriyor çünkü Begoviç’in karşısında hem otorite var hem de bu otorite ile uyumlu ve paralel işleyen kültürel, ekonomik ve sosyal bir hayat var.
Bu büyük ve güçlü organizma kompleksinin karşısında insanın ayakta kalması bile mümkün değilken, ona karşı savaşmak gerçekten Begoviç’i haklı bir kahraman ve çok bilinen adı ile Bilge Kral yapmaktadır. Bu bilge savaşçı aynı zamanda bir uygarlığın, İslam uygarlığının da 20. Yüzyıldaki savaşçılarından biridir.
Begoviç’in bize öğrettiği en değerli şey de budur: her türlü baskı, zulüm ve şiddete rağmen direnmek. Direnmek ve o her türlü kötülüğe üstün gelip başarmak.


Başarı kavramı da dağa tırmanıp tepeye ulaşmayı ifade etmez zaten.


Başarmak; dağa yürüyüp tepeye çıkarken, sırtında dağlar taşımaktır.


Yani en büyük önder olan efendimizi örnek alarak, onun çileli ve meşakkatli yolundan giderek başarıya ulaşmıştır Aliya.
Bize direnmesini, başarmayı, yücelmeyi öğreten ve büyük İslam uygarlığının tüm mensuplarının gönüllerinde silinmez iz bırakan Aliya’yı saygıyla anıyorum.

Ferman Karaçam
fermankaracam@gmail.com
fermankaracam@twitter.com


https://twitter.com/fermankaracam

 

Paylaş