Kültür Mültür, Ölü Diri..!

Kültür Mültür, Ölü Diri..!

Kültür Edebiyat

Şimdi bana diyeceksiniz ki, “Tamam kardeşim, diğerlerini anladık da ‘mültür’ neyin nesi..?”

Anlatayım efendim.

Okuyucularımızdan bazıları beni bu konuda pek umutlu bulmayabilirler, fakat emin olun ki tecrübelerimden hareketle söylüyorum: Memleketimin şu ‘solcu insanı’ ile bir türlü anlaşamıyoruz.

Neden mi?

Çünkü bu arkadaşlar bize at gözlüğü ile bakıyorlar.

Jön Türkler ve İttihat Terakki ile başlayan ve kuruluşla devam eden bize ve halkımıza bakışları hiç değişmedi.

Hep aynı kör noktanın kökleşen yanılgısı ile hayatlarına devam ediyorlar.

Batı değerlerini benimseyen kendileri dışında kim varsa onlara tepeden bakan kibirli, dışlayan, küçümseyen, hatta aşağılayan bir bakış.

Varsa, yoksa onların şiiri, müziği, felsefesi, romanı, hikâyesi, heykeli, kültürü, edebiyatı ve hayat tarzı.

Bize gelince: çöl.

Bizim hayat tarzımız onların umurunda değil.

Onlara göre geçmiş zaman insanlarının anakronik hayatları ve müzelik olmuş yaşantıları dikkate değer bulunmaz..!

Kültürümüzün, sanatımızın, edebiyatımızın, şiirimizin, musikimizin, hikâyemizin onların nezdinde hiç bir değeri yoktur.

Onların kültürü ve sanatı kültürdür, sanattır. Bizimkiler mültür; yani diğer, yani hiçbir anlamı ve önemi yoktur.

Geçenlerde Eskişehir Valiliği, açık alanlarda yapılması düşünülen her türlü yürüyüş, oturma eylemi, stant, çadır kurma, afiş, pankart asma, konser, şenlik ve festival gibi etkinliklerin 15 gün süreyle yasaklandığını açıkladı.

Valiliğin internet sitesinden yapılan açıklamada, jandarma bölgesi dahil olmak üzere kentte, resmi kurumların yapacağı programlar dışındaki tüm etkinliklere geçici yasak getirildi.

Açıklamada, “Vatandaşlarımızın temel hak ve hürriyetlerine dair uluslararası sözleşmeler, T.C. Anayasası ve yasalardan kaynaklanan hak ve özgürlüklerini tam ve güvenli bir şekilde kullanabilmelerinin temini ile ilimizde huzur ortamı ile kamu düzeni ve kamu güvenliğinin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının hak ve özgürlüklerinin, genel asayişin korunması ile şiddet olaylarının yaygınlaşmasının önlenmesi amacıyla; 19 Mayıs 2022 günü yapılacak olan kutlamalar, resmi törenler, valilik ve kaymakamlıklarca, düzenlenmesi uygun görülenler ile siyasi parti faaliyetleri hariç olmak üzere, açık alanlarda yapılması düşünülen her türlü etkinlik (yürüyüş, oturma eylemi, stant/çadır kurma, afiş/pankart asma, konser, şenlik, festival vb.), Eskişehir Valiliği'nin kararı ile 09.05.2022 tarihinden, 24.05.2022 tarihi saat: 24.00’a kadar onbeş (15) gün süre ile yasaklanmıştır” denildi.

Bu bildiriden bir kaç gün sonra da Kocaeli’nin Derince ilçesinde özel bir şirket tarafından düzenlenen Aynur Doğan adlı Kürt sanatçının konseri AK PARTİ’li Derince Belediyesi tarafından iptal edildi.

Her iki iptalin de gerekçeleri gayet açıkça izah ediliyor.

Birincide; güvenlik ve asayiş dile getiriliyor. Ayrıca o yasak kapsamı içerisinde yer alan bazı günlerde yapılacak, çok ciddi ahlaki sorunlar dile getirilmeden, genel ifadelerle anlatılıyor.

İkincide ise; Aynur Doğan adlı şarkıcının PKK ve Öcalan posterleri önünde konserler verdiği cümle alem tarafından biliniyor.

Vay efendim siz misiniz bu bildiriyi yayımlayan ve konseri iptal edenler: “Yasakçısınız, baskıcısınız, gericisiniz, kültür ve dil düşmanısınız..”

Daha da ileri giderek ‘yaşam tarzlarına’ müdahale edildiğini söyleyerek yalan ve iftiralarla meseleyi iyice köpürtüyorlar.

Hele hele ABD’nin bir kuruluşundan fonlandığını açıkça, kendi diliyle ifade eden birisi var ki; pis ellerinde yüz binlerce bebek kanı bulunan bir ülkenin dolarları ile kurduğu video kanalından hiç kızarmayan yüzünü uzatıp; valilik ve belediyenin yaşam tarzlarına müdahale ettiklerini, kültürden, sanattan anlamadıklarını ileri sürüyor ve bunların “çöl” olan bir kültüre sahip olduklarını söylüyor.

Kasıt oysa, evet, sizler ne kadar Olimpos Dağı’nın çocukları iseniz, ben de çöller ortasındaki o kutlu Hira Dağı’nın çocuklarından biriyim.

Bugün, “Yaşam tarzınıza müdahale edildiği yalan ve iftiraları ile üzerimize geldiğinizin yüzde biri kadar; başı örtülü olduğu için içeriye alınmayan, fakülte kapılarında sızlanan kız çocuklarının ‘yaşam tarzlarına’ saldıranlara, ikna odaları kuranlara da itiraz etseydiniz.”

Anlaşamıyoruz, anlaşamıyoruz, olmuyor anlaşamıyoruz.

Biz, sizin kör noktanız olmaya devam ettiğimiz sürece de imkânı yok anlaşamayız sizinle.

Artık ben de Behlül gibi sizi kabristan kapısında bekleyeceğim.

Merhumun evine bir gün hırsız girmiş, ne var ne yok, eski püskü hırkasına varıncaya kadar her şeyini alıp gitmiş.

Behlül olayın hemen ardından ortaya çıkmış, fakat hırsızın ardından gitmek yerine, gidip kabristanın giriş kapısında oturmuş.

Behlül’ü burada gören komşular basmışlar kahkahayı: “İlahi Behlül, yahu kardeşim, ardından koşsan adamı yakalayacaktın, hırsızın peşinden gidip yakalamak yerine, ne diye gelip burada oturuyorsun?”

“Ahh komşular” demiş, “Siz bilemezsiniz, ben onun dirisini kaç defa yakalayıp ikaz ettim, anlamadı bir türlü. Peşinden koşup yorulmayayım boşuna, nasıl olsa buraya gelecek, bari ölüsüne anlatayım derdimi.”

Ferman Karaçam

 


YouTube     : youtube.com/c/FermanKaracam

Twitter        : twitter.com/fermankaracam 

Instagram   : instagram.com/fermankaracam

Facebook   : facebook.com/karacamferman

E-mail         : fermankaracam@gmail.com

Web Sitesi  : fermankaracam.com

 

 

Paylaş