Maria’nın İntikamı Mı?
Komplo teorilerini sevmem.
Bu teorileri sık kullananları da pek önemsemem.
Fakat mesele “tarihten ders almak” olunca, onu can kulağı ile dinlerim ve size de dinlemenizi öneririm.
Öyle ise gelin bu yazımızda hem tarihten, hem de günümüzden size bazı örnekler sunalım ve ne demek istediğimizi anlatmaya çalışalım.
Devletlerin ömrü açısından bakarsak çok değil, bundan 237 Yıl önce, 1785 yılı, sıcak bir Temmuz ayının son günlerine doğru Atlantik’te bir gemi seyrediyor.
Maria adındaki bu geminin bayrağı daha önce denizlerde görülmemiştir.
Osmanlı donanması derhal bu gemiyi çevirip sorguluyor ve geminin Kaptan Isaac yönetiminde, Boston limanına bağlı ve ilk kez denize açılan bir ABD gemisi olduğu anlaşılıyor.
Gemi Cezayir limanına çekiliyor, ceza kesiliyor ve bir daha denizlere çıkması engelleniyor.
Aradan kısa bir zaman geçiyor.
Bu defa Philadelphia limanı gemilerinden Dauphin adlı ve yine ABD bayrağı taşıyan ikinci gemi Atlantik’te görülüyor.
Osmanlı donanması Kaptan O’Brien yönetimindeki bu gemiyi de ele geçirip aynı şekilde seyirden men ediyor.
Bu olaylardan sekiz yıl sonra yani, 1793 yılının Ekim ve Kasım ayları içerisinde on bir ABD gemisi daha, Osmanlı donanması tarafından yakalanıp denizlere çıkması engelleniyor ve Cezayir limanlarına çekilip mürettebatları esir ediliyor.
Böylece Osmanlı donanması ABD’yi denizlere çıkarmıyor.
Bunun üzerine çaresiz kalan ABD, Osmanlı ile anlaşmayı teklif ediyor.
Osmanlı tahtında üçüncü Selim vardır.
Osmanlı bu anlaşmayı kabul eder, ancak, Padişah kendisi ile eşit görmediği için, o zamanlar Başkan olan G. Washington’u muhatap almaz ve 22 maddeden oluşan bu anlaşmaya bizzat imza atmaz.
Anlaşmaya Cezayir Beylerbeyi olan Dayı Hasan Paşa imza atar.
Anlaşmanın çok önemli üç maddesine bakalım:
1- ABD, Cezayir’de alıkonulan denizcilerin iade edilmesi için Osmanlı’ya 2.270 000 dolar ödeyecektir.
2- Osmanlı bundan böyle Atlantik’te ve Akdeniz’de ABD bayrağı taşıyan gemilere el koymayacaktır.
Bunun karşılığında ABD Osmanlı’ya peşin olarak 642 000 altın ödeyecektir.
Bundan başka her yıl Osmanlı’ya 12000 altın verecektir.
3- Anlaşma dili Osmanlıca olarak yapılacaktır.
Anlaşmanın devam eden diğer maddeleri bir yana, şu üç maddeye göre ABD, tarihinde ilk ve son defa kendi dilinde olmayan bir anlaşmaya imza atmıştır ve bu dil, Osmanlıcadır.
Ve yine bu anlaşma ABD tarihinde, ABD’nin vergi ödemeye mahkûm edildiği ilk ve tek anlaşmadır.
1920’lerde Osmanlı ortadan kalktığına göre, aradan Osmanlıdan sonra şimdiye kadar tam bir asır geçmiştir.
Bugün kürsülere çıkıp Osmanlı’yı karalayan ve “cumhuriyeti biz kurduk” diye tepinen İttihat Terakki artığı zihniyet, bu bir asır içerisinde hangi bilimi, hangi teknolojiyi, hangi silahı, hangi savunma sanayiini kurdular?
Kurmadılar, kuramadılar.
Neden?
Çünkü tarihi bilerek, isteyerek unutturup, bize de okullarda yalan bir tarih uydurup onu ezberlettiler.
Her yıl bize düzenli olarak yılda 12 bin altın vergi ödeyen ABD ise tarihi unutmadı.
Bugün dünyanın patronu olan ve bize, tarihte ödediği vergilerin bedelini ödetmek üzere yola çıkan ABD, muhtemelen Maria’nın da intikamını almak için güneydoğumuzdan, güneyimizden ve batımızdan bizi tamamen kuşattı.
Güneydoğudan PKK ile güneyimizden ve batı tarafımızdan ise kendisi, açıkça üstümüze geliyor.
Yunanistan’ı, önce parasını Almanya’ya ödeterek satın aldırdı ve Almanya’ya sahiplik payesi vererek Yunanistan’ın yanında yer almasını sağladı.
Ardından Yunan başbakanını kongrede bizim aleyhimizde konuşturarak, ayakta alkışlatıp anlaşma yaptı ve nihayet Yunanistan’ı da askeri olarak işgal ederek teslim aldı.
İngiltere, her zamanki gibi; sessiz ve derinden giderek Kıbrıs’taki ve Yunanistan çevresindeki diğer üslerini tahkim etti ve ediyor.
Fransa ise açıkça ve anlaşmalar yaparak Yunanistan’ı desteklediğini beyan ediyor.
Her millet, her dili öğrenmek zorunda değildir.
Fakat bütün Milletler tarihin dilini öğrenmek zorundadır.
Tarihin dilini öğrenmeyen, unutan, unutturan milletler ise tarihin sayfalarında silik karakterli, zillete düşmüş ve tarihin çöplüğüne atılmış olarak yer alırlar.
Alfabemizi neden mi değiştirdiler?
Tarihin dilini öğrenmeyelim diye değiştirdiler.
Fakat çok şükür, son yirmi yıldır biz de uyandık ve havada, karada, denizde ve deniz altında Türkiye’nin bir asrına bedel çalışmalar yapıldı ve Türkiye dünyaya silah satar hale geldi.
Sonunda biz de tarihin dilini okumaya ve anlamaya başladık.
Dilerim ve umarım ki, geç kalmamışızdır.
Çünkü, dedim ya, komplo teorilerini pek sevmem, fakat Yunan ve Bulgar taraflarından aldığım haberlere göre, sınırlarımıza doğru gece, gündüz TIR’larla taşınan Yunanistan tanklarını duyunca, bu sefer Maria’nın intikamı ya da yeniden Çanakkale mi diye, deli bir soru dolanıp duruyor etrafımda..!
Ferman Karaçam