Halil İbrahim Küçük Bey
Son yıllarda arka arkaya büyük çınarlarımız göçüp gidiyor.
Onları omuzlarımızda taşıyıp ebediyete uğurlarken zihnimizde “Acaba yeri doldurulabilir mi?” gibi kocaman bir soru işareti bırakıyor ve bizi daha derin bir hüzne boğuyorlar.
Sezai Karakoç, Bülent Parlak, Mevlana İdris, Mahmut Ustaosmanoğlu ve en son olarak 25 Haziran’da da, sessizce aramızdan ayrılan Halil İbrahim Küçük... Bunlardan sadece birkaçı.
Yıllar önce Üsküdar Milli Gençlik Vakfı’nda Sıtkı Abdullahoğlu başkanlığında bir araya gelmiştik.
Vakfı yeniden ayağa kaldırmak için gerekli olan ekonomik imkanları ortaya koyarken ‘verme kültürümüzün’ Üsküdar ve çevresindeki öncü örneklerinden Mehmet Taşpınar, Hikmet Öztürk, Mustafa Alemdaroğlu, Muhlis Erdoğan, Kenan Güler, Ayhan Küçük, Emrullah Hamidi, Celalettin Cingöz, Fahrettin Ergün, Davut Dursun, Ertuğrul Bilican, Gürsel Uğurlu ve daha birçok fedakar insanla birlikte tanımıştım onun evladı Mehmet Küçük’ü.
Vakıfta hep birlikte omuz omuza vererek büyük hizmetlere imza atmıştık yıllarca.
O dönem, Üsküdar MGV’de yetişen gençlerin önemli bir kısmı 1994 yılında Refah Partisi’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı aldığında, Başkan seçilen Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte başarılı çalışmalar yapmışlardır.
Ayrıca bu insanlar hala, kamunun ve ilçe belediyelerinin bazılarında önemli görevlerde bulunuyorlar.
Daha sonraki yıllarda AK PARTİ Üsküdar İlçe Başkanlığı görevi de yapan Mehmet Küçük; yakın tarihimize vakıf, son derece gözü pek, yönetme sorumluluk bilinci yüksek, hafızası oldukça canlı, çalışkan bir kardeşimizdi ve hala da öyledir.
Bu kardeşimizin fedakarlıklarına tanıklık ettikçe, soylu bir aileden geldiğini hep düşünmüşümdür.
Yanılmamışım.
Babası, Muhterem Halil İbrahim Küçük’ü çok geç tanıdım.
Halil Bey’in babası, Elazığ’dan İstanbula getirmiş ailesi ile birlikte iki yaşındaki Halil İbrahim’ini.
Sanayii ve ticaretle uğraşan varlıklı bir ailenin çocuğudur ve kendisi de babası gibi İstanbul’da sanayii ile uğraşır.
Halil İbrahim Küçük, çocuk yaşlarda tanışır risalelerle ve Said’i Nursi ile.
O zamandan beri 87 yıllık ömrünün tamamını ‘Hak davaya’ adamış bir dava ve hizmet adamıdır.
Halil Bey’in çok sayıda hizmetlerinin yanında Üstad Necip Fazıl gibi yayın dünyasında mücadele verenlere desteği, bazı hatıra kitaplarda da dile getirilmiştir.
Mesela M. Cemal Çiftçigüzeli’nin ‘Öp Beni Asitane’ adlı eserinde Halil Küçük beyin bir grup arkadaşıyla beraber Üstadı ziyaretleri şöyle anlatılır: “...Necip Fazıl Kısakürek’i bazen iş adamlarıyla da ziyaret ederdik. Üstad bu müteşebbisleri çok severdi. Zaten en fazla üniversite gençliğine, ardından da iş adamlarına iltifat ederdi. İşadamları Sabri Özpolat ve Halil Küçük ile de Erenköy’de bahçe içindeki evine birkaç defa gittik. Halil Küçük’ün Çobançeşme’de teneke fabrikası vardı, adı da, ‘Cıhat Teneke Sanayii’ idi. Halil bey kendisini tanıtırken ‘tenekeci’ diye takdim etti. Bu yakıştırmayı kabullenmedi Üstad. Fransa’dan örnekler verdi ve, “Siz fabrikatörsünüz, ekonomiye destek olan sanayicisiniz, aynı zamanda konuşmalarınızdan belli olduğuna göre inanç sahibi olan Münevver bir işadamısınız.” dedi. Halil Küçük, ‘Üstad teşekkür ederim, ama ben tenekeciyim’ dedi. Hepimiz sus pus olduk. “
Aynı zamanda oldukça mütevazi bir dava insanı olan ve İttihat Gazetesi’nin istişare heyetinde bulunan Halil İbrahim Küçük, bu tanışıklıktan sonra, Üstadın çıkardığı Büyük Doğu Dergisi’nin ve kağıtlarının alımında, kitaplarının basımında, bugün raflarda gördüğümüz, okuduğumuz bazı ilmi eserlerin kağıtlarının alınmasında, basımında ve dağıtımında yıllar boyu oldukça ciddi manada emek vermiş, katkılar yapmıştır.
Ayrıca çok sayıda öğrencinin yetişmesinde maddi ve manevi desteği olan Halil Küçük, ülkemizin 50 yıldır, hala uğraşmakta olduğumuz ve binlerce Şehit, milyarlarca dolara mal olan ‘ırkçılık’ konusunda da oldukça duyarlı olmuş, Bediüzzaman’ın meşhur:
Azametli bahtsız bir kıtanın;
Şanlı, talihsiz bir devletin,
Değerli, sahipsiz bir kavmin
Reçetesi İttihad-ı İslamdır.
sözünü nefis bir hat yazısı ile yazdırarak ölünceye kadar yatağının başına asmış, bu doğrultuda yani, Ümmetin geleceği çizgisinde yaşamıştır. Resim
Diğer taraftan Bediüzzaman Said Nursi ile de Isparta'da görüşen ve daha sonra Kirazlı Mescit'teki Risale-i Nur medresesinde hizmetlerde bulunan Halil İbrahim Küçük’ün hayat hikayesine bakınca onu; yaşadığı zor yıllar boyunca nerede insanlığı aydınlatacak bir kıvılcım görse, dünya çapında bir aydınlık olsun diye, elindeki meşale ile o kıvılcımı tutuşturmaya koşan bir mücahid olarak görüyoruz.
28 Şubat’ta inanan insanların omuzlarına çöken kara bulutların dağılması umudu ile kaleme sarılarak; Başbakan’a, yardımcısına İnsan Hakları Derneği başkanına, İçişleri ve Milli Savunma bakanlarına, Milli Güvenlik Sekreterine dilekçeler, mektuplar göndermiş ve bir insan hakkı ihlali olan ‘başörtü’ yarasının artık kapanması gerektiğini haykırmıştır.
1935 yılında Elazığ'ın Sivrice ilçesine bağlı Nergize köyünden yola çıkan, 2022 yılının güzel bir Haziran ikindisinde Türkiye’nin her yanından ve özellikle Diyarbekir’de aldığı büyük arazi üzerine yaptırdığı ilim ve irfan merkezinde ve Halil İbrahim Vakfında yetişen öğrencileri, Elazığ, Bitlis gibi illerimizden gelen dostları, sanayici ve işadamı arkadaş ve ahbaplarının omuzlarında Edirnekapı’daki ebedi istirahatgâhına uğurlandı.
Besmele çekmenin bile yasak olduğu bir dönemde, elindeki kırbası ile, şehadet şerbeti içmek üzere olan Bedir şehitlerinin çatlamış dudaklarına, son nefeslerinde bir yudum su yetiştirmeye çalışan Bedir kahramanları gibi yaşayan ve ilerlemiş yaşına rağmen Üsküdar’daki tesettür zincirine katılmaktan dolayı da yargılanan dava adamı Halil İbrahim Küçük Ağabeyi, ardında bizlere, birçok hayır, hasenat ve sadaka-i cariye güzel evlatlar bırakarak ulu bir çınar gibi aramızdan ayrıldı.
Mükemmel bir aile babası olarak bu fanideki ömrünü tamamlayan büyük hizmet ehli mücahidimize RABB’IMIZDAN rahmet, evlatlarına, dost ve arkadaşlarına sabır ve metanet diliyorum.
Ferman Karaçam