Ümit Meriç
Çağın insanı ortalıkta potansiyel birer dinamit gibi dolaşıyor.Ateşlenmeye hazır ve o anı bekliyor.
Takatsiz ve stresli.
Yorgun ama hırslı.
Kendi insanımızdaki Uygarlığına bağlılık ve geleneksel kavramlarına sadakat giderek azalıyor.
Zenginiz fakat, yoksul gibi yaşıyoruz.
Daha fazlasına gözümüzü dikmişiz, daha çoğuna sahip olmanın hayaliyle yanıp tutuşuyoruz.
Sadakat, vefa, diğergamlık, alçak gönüllülük, paylaşmak.....gibi bize özgü kavramlarımızın hepsinde olağanüstü bir yıpranma ve dejenerasyon söz konusu.
Gülümsemelerimizin arkasına gizlemeye çalıştığımız nefsi veya ticari sinsilikle ortalıkta dolaşırken, yine de el uzatıp, sahte tokalaşmalar yapabiliyoruz birbirimizle.
Baba'ya, Anne'ye, bir büyüğe karşı saygı ve vefanın Kur'anî bir gereklilik olduğunu aklımızdan bile geçirmiyoruz.
Çabucak toparlanmalıyız.
Aksi halde, bir kasırga bizi bu sistemdeki felsefenin sahipleri ile aynı yöne sürükleyecek.
Bu sürüklenme ve savrulma ise bizim felaketimiz demektir.
Felaketi görüp, hayatları boyunca buna direnen değerlerimize, kahramanlarımıza sahip çıkmalıyız.
Onların materyalizm ve aynı kökten türeyen kapitalizm karşısında nasıl birer mücahitler ve mücahideler olduğunu görmeliyiz.
Neon ışıkları altında, solaryumlarda, sahnelerde, stadyumlarda parlatılan sahte kahramanları alkışlayıp yüceltmenin sonucunda düştüğümüz bataklıktan bizi hiçbir yalancı kahraman çıkartamaz.
Elimizden tutacak olanlar, hayatları boyunca Kur'anın çizdiği hakikat yolunda, Peygamberimizle elele yürümüş olan hakiki kahramanlardır.
Bu Kahramanlarımızdan biri de Ümit Meriç Hanımefendidir.
Ümit Hanımı 1987 yılında, babası merhum Cemil Meriç'le bir röportaj yapmak üzere evine gittiğimde tanımıştım.
O sıralarda, İlim ve Sanat Dergisi'nin Yayın Yönetmenliğini yapıyordum.
Derginin bir sayısında Cemil Meriç ile kavramlar üzerine bir konuşma yapmayı düşünüyorduk.
Ne var ki, düşünce ve irfan çağlayan'ı rahmetli üstad bir felç geçirmişti ve tekerlekli sandalye ile ev içinde ancak dolaşabiliyordu.
Randevu almak için çok dil döküp uğraştım ama, Ümit Hanımın da desteği ile nihayet randevuyu aldık.
Fotoğraf Makinamızı alarak sevgili Akif Emre ile evin yolunu tuttuk.
Kapıyı Ümit Hanım açtı.
Cemil Bey, gittiğimizde arabasındaydı.
Çaylarımızı içtikten sonra neye geldiğimizi sordu, karşısında dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık.
Ardından " ne gereği var kavramları konuşmaya, ben hayatımı bu konulara verdim ve hepsini kitaplarıma yazdım, alın ordan yazın ne yazacaksanız " demez mi?
Perişan halde, Akif'le birbirimizin yüzüne baktık.
Sonra, efendim, şurası şöyle, burası böyle diye bir takım şeyler geveledik ama nafile.
O sırada, olup biteni, iki genç gazeteci adayının perişan halini sessizce izleyen, Ümit Hanım imdadımıza yetişti. Ve "Babacığım" diye lafa girdi.
" Babacığım, sizin yazdıklarınızı elbette bu gençler de takip ediyor ve biliyorlar ama, mecmulardaki bu nevi röportajlar, sizin o yazdıklarınızı yeniden gündeme getiriyor ve geniş kesimler tarafından da tanınmasını sağlıyor.
Siz de biliyorsunuz ki, bizim insanımız kitap okuma konusunda tembeldir." Dedi.
Cemil Meriç yumuşamıştı.
Ümit Hanım o gün, hem bizi, mesleğimizin daha başlarında yaşayacağımız bir hayal kırıklığından kurtarmış ve hem de bilemeden, kültür ve edebiyatımızın koca dahisi ile ölümünden önce yapılan en son röportajı bize hediye etmişti.
Cemil Meriç'e yeniden Allah'tan rahmet, sevgili kızı Ümit Hanımefendiye de hayırlı ve uzun ömürler diliyorum.
Ümit Hanım, bir Sosyoloji Profesörüdür.
Öğretmenliği, örnek şahsiyeti, babasına karşı saygı ve vefası imrenilecek kadar içten, samimi ve diğergamca olmuştur.
Babası hasta olduğu sürece, O'nunla yakından bizzat ilgilenmiştir.
Benim gözlerimin önünde, o koskoca gövde sahibi Cemil Meriç'i yatağından arabasına, arabasından yatağına tek başına taşımıştır ve Babası vefat edinceye kadar evlenmemiştir Ümit Hanım.
İşte, benim sözünü ettiğim vefa, sadakat, saygı böyle birşey.
Bunu ancak hayatları boyunca Hak yolda yürüyen, Hak aşığı, gönül insanı, irfan ve sevgi geleneğinın bağlıları yapmışlardır.
Günümüz insanı bu yoldan uzaklaştıkça hüsran fırtınalarına tutulmaktadır, yolunu şaşırmaktadır, gösterişin, hırsın, zevkin, şöhretin, lezzetin ve şehvetin amansız tuzağına düşmektedir.
Ümit Hanım hem babası ile, hem de camiamızla ilgili son derece örnek alınması gereken bir şahsiyettir.
Yakın zamanda babası ile ilgili nefis bir kitap yazdı, adı : Babam Cemil Meriç.
Özellikle gençlere tavsiye ederim.
Ümit hanımla ilgili yazıyı, yıllaca önce kaleme aldığım notlardan yola çıkarak yazdım.
Bildiğiniz gibi bu yazılarda insanlarımızın akademik dünyasından bahis açmıyorum.
O sıralar rahmetli Üstad evet, rahatsızdı ve rahmetli Akif Emre de Londra’dan yeni gelmişti.
Genel yayanın yönetmenimiz Sayın Yusuf Yazar daha önceden bu görevi bana vermişti ama, Akif’le gitmemizin faydalarını anlatamam.
Çünkü konuşma çok zorlu geçmişti ve Akif’in yardımı olmasaydı her şey yarım kalabilirdi.
Üstadımız Cemil Meriç’e ve Akif kardeşime sonsuz rahmet diliyorum.
Ümit ablamıza hayırlı ve uzun bir ömür diliyorum.
CÜMLEDEN CÜMLEYE...
...Seni bir bomba gibi taşımak bu göğüste/
Bir Ebubekir kıldı bir Ömer kıldı beni...
Osman Sarı/ Bir Savaşçıdır Kalbim
Ferman Karaçam - Haber 7
fermankaracam@gmail.com
fermankaracam@twitter.com
twitter.com/fermankaracam
facebook.com/fermankaracam