Bir Rüya, Milyon Çocuk
Gece. Paslı, zehirli ve kara bir kıymık gibi derime yapışmış. Acı var ama, pek hissetmiyorum.
Gece.
Paslı, zehirli ve kara bir kıymık gibi derime yapışmış.
Acı var ama, pek hissetmiyorum.
Muhtemelen rüyadayım.
Yorgan, büyük bir dağ gibi kaburgalarıma çökmüş, altında eziliyorum.
Başım, binbir parça olmuş, etrafa dağılmış, her bir parçası sonsuz bir sızıyla zonkluyor.
Upuzun, sırtüstü yatıyorum, ellerimin ayaları açık iki yanımda niyazda.
Son altı aydan beridir, hemen her namazda tekrarladığım duayı yine arzediyordum.
“Bu çocuklar çocuk.
Bu çocuklar günahsız.
Bu çocuklar masum.
Bu çocuklar daha çok küçük.
Bu çocuklar insanlığın en saf tarafı.
Bu çocuklar...İlh..
Başlarına bombalar yağıyor, evleri yıkılıyor, vücutları parçalanıyor, üşüyorlar, donuyorlar, kaçıp kurtulmaya çalışırken denizde boğuluyorlar, minik cesetleri kıyılara vuruyor.
Gazze’de, Suriye’de, Myanmar’da, Hindistan’da, Çin’de ...çocuklar, çocuklar, çocuklar...bu çocukların öçlerini al ne olur..!
Zalimleri KAHHAR olan adına havale ettim, artık sabrım, mecalim, dayanacak halim kalmadı, medet, medet, medet eyle ne olur...! “
Kafam zonkluyor.
Yine o çocuk.
Hani şu, İdlib’deki bombalardan kaçıp Türkiye sınırında çamurlar içindeki bir çadıra yerleşen ve gecenin ayazına dayanamayıp donarak ölen çocuk.
Sahiden öldü mü o çocuk?
Bilemiyorum ama, şu anda yanıbaşımda duruyor, gözleri gülüyor.
Tertemiz, öte berisi yırtık, gök mavisi renginde bir gömlek var sırtında.
Gözlerine, donduğunda bakmıştım; boz renkli, çok tuhaf iki yuvarlaktı.
Gerçekten donmayı belgeleyen iki yuvarlak et parçası içinde saydam ve donuk iki daire.
Şimdiki gözleri evrensel bir tebessüm kuşanmış, bakıyor.
Öte yanda, gecenin içinden çıkan insanlar, tüm dünyayı sabunlu su ile ve deterjanla yıkıyorlar.
Dünya çok pis kokuyor.
Yıkanan yerler garip bir şekilde, anında, daha fazla kirleniyor.
İnsanlar, Kitabın kavlince önce, kalplerini kirletmişler, sonra tüm bedenleri simsiyah olmuş, ardından dünyayı ve her şeyi kirletmişler.
Hatta, inanılır gibi değil ama, kirlenmeyi bile kirletmişler.
O yüzden sürekli su, sabun, deterjan, dejenfektan yıkıyorlar da, yıkıyorlar.
Meğer çocuk buna gülüyormuş.
İnsanlar temizledik sanıyor ama, pislik öylece duruyordu, çocuk da olan biteni yani, bu sisifi efsanesi garipliğini görüyordu.
Dikkatle baktım, evet evet ; işte şu çocuk sahile cesedi vuran Aylan Bebek, şu, “ Sizi O’na şikâyet edeceğim diyen kız çocuğu şu, babası Halep’te bombalanan evinin altında kalan ve feryad eden çocuk şu, Sincan’da kampa alınıp işkence yapılan çocuk şu, Myanmar’da ailesi darmadağın olan çocuk şunlar, Almanya’da, Hollanda’da, Fransa’da ve diğer Avrupa ülkelerinde ailelerinden zorla koparılarak dinleri değiştirilmek istenen çocuklar şunlar, yüzlerce, binlerce Gazze’nin, Suriye’nin, Irak’ın, Afganistan’ın, Bosna’nın yetimleri...
Bütün çocuklar donan çocuğun yanındaydı.
Hepsinin gözleri aynı şekilde, evrensel bir tebessüm ve aydınlık içindeydi.
Bazan çocuklar kendi aralarında konuşuyorlar ya da bana öyle geliyor.
“İnsanın kendi günahı, insanın kendisini boğuyor” diyorlar.
“İnsanın zulmü İlahi gazabın sınırlarına dayandı” diyorlar.
“İnsan kendini, eşyayı, tabiatı ve gezegeni kirletti” diyorlar.
“İmansızlık karanlığı öyle büyük boyutlara çıktı ki, iman edenlerin de hiçbir kıymeti kalmadı, onlar da karanlığın gücüne teslim oldular.
Onların da, tamamı dünya üzerinden kaybolmadan, görünmeyen ordulardan müdahale geldi.” Diyorlar.
Duyuyorum fakat, kafamın her bir parçası bir yanda zonklamaya devam ediyor.
Kafamla birlikte, dünya da tepetakla olmuş.
Bir yanda karanlık, koku, pislik, harıl harıl dezenfekte çalışmaları, diğer yanda, çocukların evrensel tebessümleri.
Göğsümde duran dağlar, kafamın içinde yana yanan zamanlar,
Kitap, en yüksekte, orada öylece açık bir şekilde duruyor.
En yüksekte.
Ay gibi mi?
Hayır.
Daha yüksekte.
Güneş gibi mi?
Hayır.
Daha yüksekte.
Aslında yükseklik denmez buna çünkü, boyut yok; Geçmişi, hali, geleceği kapsayan evrensel bir yükseklik.
Kitabın harflerinin her biri; ayı, yıldızları, güneşi, semaları, denizleri, okyanusları, alemleri kuşatmış, platin ışıklar yayıyor.
Normal ışık değil, platin ışık.
Her harf adeta birer platin Yıldız gibi alemleri kuşatmış.
Alemler Işıl, ışıl.
Alemler, derinden derine zonklayarak, aydınlık bir geleceğin muştusunu pompalayan bir durumla içiçedir.
Yani, düşünememişim.
Zalimler yanında mü’minleri de içene alan ayet.
Aldı.
“ Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz(umuma sirayet ve hepsini perişan eder)
Biliniz ki Allah’ın azabı şiddetlidir. “
Ferman Karaçam - Haber 7
fermankaracam@gmail.com
fermankaracam@twitter.com
twitter.com/fermankaracam
facebook.com/fermankaracam