Şer Güçler Hareketli
Şer güçler boş durmuyor. Avrupa kaynaklı yeni tezgahlar kuruluyor.
Şer
güçler boş durmuyor.
Avrupa
kaynaklı yeni tezgahlar kuruluyor.
Anlaşılan
o ki, dünyayı saran virüs sebebiyle yeraltına çekilen şer güçler, Türkiye’ye
yönelik yıkıcı fikirlerinden vazgeçmiyorlar.
Yurtdışında
kümelenmiş PKK, FETÖ ve benzeri Türkiye düşmanı örgüt başları sosyal medya
hesaplarından ülkemize parmak sallamaya başladılar.
Ben
bu parmak sallama meselesinden oldum olası huylanırım.
Çünkü;
Türkiye, dershanelerin kapatılması ile ilgili karar alınca, başta Ekrem Dumanlı
olmak üzere Zaman Gazetesindeki bazı gazeteci ve yazarlar “siz görürsünüz”
kabilinden parmak sallamaya, Erdoğan’ı ve hükümeti tehdit etmeğe başladılar.
O
sıralar ciddi manada rahatsız olmuştum
Bu
adamlar neyine güveniyor çerçevesinde birkaç yazı da yazmıştım.
Sonunda
15 Temmuz’u yaşadık.
Bu
seferki sadece parmak sallama meselesi de değil.
Dışarıdaki
bu örgütlerin, Türkiye içinden işaret fişeği çakan figüranları da hareketli.
Bütün
dünya ülkeleri iktidarı ile, muhalefeti ile tek yumruk olup Coronavirüse karşı
savaşırken bizim ülkemizin muhalefeti iktidara saldırıyor.
Nedir
ve kimlerdir mesela, Özgür Özel denen şahsa bu cesareti verip parmak sallatan?
Adam
birilerine “tamam mesaj alındı” işareti çaktıktan sonra, uygulamalar konusunda
bazı ipuçları da veriyor.
Diyor
ki CHP’nin Grup Başkan Vekili:
-“Devlet
dışından bir takım güçleri harekete geçirme gücümüz var.
-Devlet
içinden de bazı taraftarlarımız, emirlerimize amade bekliyor.
-Bürokraside
kimsenin tahmin edemeyeceği önemli bir yarılmayı gerçekleştirebiliriz.
-Türkiye
içinden ve dışından siyasi ve ekonomik olarak alacağımız destekle, mevcut sistemi
dönüştürmeye ve eski haline getirip saat gibi işletmeğe yetecek gücümüz vardır”
Ayrıca,
Özgür Özel’in dilinden dökülen sözlerden çok; hareketleri, jest ve mimikleri,
kendine aşırı güvenen tavırları ve hele hele kürsüdeki artistik manevralarına
dikkatle bakınca, bütün bunların birer işaret fişeği olduğu şeklindeki kanaatim
güç kazanıyor.
Belli
ki Özgür Özel’i “bir öğreten”, ona bu cesareti verenler var ayrıca, Saray
kelimesini de kullanınca tarihi bir çağrışıma da vesile oluyor.
Sultan
Abdülhamit Han’ı devirmek için dışarıda yuvalanan İttihat Teraki hainleri de,
oralarda yaptıkları planları ile Türkiye içindeki taraftarlarına cesaret
vermiş, içeridekiler de aynı Özgür Özel’in yaptığı gibi yapmış, saray rejiminin
yıkılacağından bahsetmişti.
İttihat
Terakki günümüzde de siyaset, düşünce, taktik ve ihanetiyle birlikte aynen
yaşıyor.
Bir
de; geçmişte FETÖ’nün Zaman Gazetesi’nde çalışan ve proğram yapan iki CHP’li
şahıs var, onlar da daha çok ayrımcılık ve sokak şablonu kullanıyorlar.
Biri,
kurumunun yaptığı yardım kolilerinin içine koyduğu broşürlerde Alevilik
ayrımcılığını körüklemeye yelteniyor öteki, en başarılı olduğu direkt sokağın
ağzıyla konuşuyor.
Üstelik,
bu üç CHP’li kişi ile Erdoğan’ı açıkça tehdit eden bir yazar müsveddesi ve aba
altından sopa gösteren bazı gazeteciler de aynı zamanda harekete geçiyorlar.
Sizce
bunun sebebi ne olabilir, dahası;
Türkiye
başarılı bir salgın mücadelesi veriyorken...
Erdoğan
yeniden yurt içinde ve dışında önemli puan kazanmışken...
Sağlık
sistemimiz mükemmel işliyor ve Bakanımız da adeta destan yazıyorken...
Bir
yandan da terörle mücadele hız kesmeden sürerken...
Akdeniz’de,
Libya’da, Suriye’de mücadelemiz hız kesmeden devam ederken...
Türkiye
yeniden mazlumlara umut olmuşken...
Türkiye
dinine, ırkına bakmadan dünyanın üçte birine yardım gönderirken...
İçeride;
salgında kullanılacak hemen her şeyi parasız verirken...
Binlerce
kuruma, kurum işçisine, işsizine, fakirine milyarlarca lira destek verirken..
Ve
bütün bunlara rağmen ekonomik olarak dimdik ayakta duruyorken, yurtdışından ve
içinden Erdoğan’a ve Türkiye’ye karşı itibarsızlaştırma yapılıyor, parmak
sallanıyor.
Sizce
de bu durum, hem zaman, hem de atraksiyon olarak gezi öncesine benzemiyor mu?
Akıllarından
ne geçiyor, dışarıda hangi ihanet odakları, hangi hain planları yapıyor
bilemiyorum ama, içeriden işaret fişeği çakanlar şunu iyi bilsinler ki, Türkiye
o delikten bir daha ısırılmayacak.
Yeterki
“küçük olsun benim olsun” basitliği ve küçüklüğü peşinde koşanlar akıllarını
başlarına alsınlar.
Eğer,
şeytanın aldatmacası ile nefisler küçük, basit, kısa ve şahsi menfaate dayalı
hesapların peşinden gitmezse, Türkiye’nin kolunu kimse bükemeyecek, bu
sıkıntılı dönemde yaşadıklarımız apaçık bunu gösteriyor.
Ömer Döngeloğlu Hoca da Hak’ka Yürüdü.
Ömer
Hoca ile uzun yıllar Kanal 7’de, aynı kurumda birlikte çalıştık.
İslamı
anlamaktan ve anlatmaktan başka hiçbir derdi olmayan, sessiz, sakin, kimsenin
kalbini kırmayan, işinde gücünde Anadolu Erenlerinden bir Eren diyeceğimiz bir
kişilikti.
İlk
yıllarda yani, Kanal’a yeni geldiği yıllarda sık sık birlikte sohbet eder, çay
kahve içerdik.
Sohbeti
lezzetli, mütevazi ve öğrenmenin peşinde olan bir yapısı vardı.
Daha
sonra gerçekten bu yapısı ona çok yol aldırdı, araştırmalar yaptı, kitaplar
yazdı, konferanslar verdi, şehirden şehire, ülkeden ülkeye koştu.
Kanal
7’de peş peşe yaptığı proğramlarda hep samimiyet ve gayret vardı.
Bir
Ramazan’da “yine” Gazze’ye bombalar yağıyordu ve Ömer Hoca’da, sahur proğramı
yapıyordu Kanal 7’de.
Evler
yıkılıyor, yakılıyordu, kadınlar, çocuklar, yaşlılar, gençler öldürülüyor,
dünyanın kılı kıpırdamıyordu.
O
proğramda öyle zannederim ki, sadece bizim ev halkını değil Türkiye’nin
yarısını gözyaşlarına boğdu.
Reklam
arasında aradım dertleştik, imanımızın zayıflığından konuştuk, acıklı olan
“buğz” durumumuzdan, bahsettik.
Hoca,
İslam Dünyasının neresinde kanayan bir yer varsa, oraya parmak basar, acıları
paylaşırdı, perişan halimizi ortaya koyardı.
En
hassas olduğu konu buydu.
Duyarlı,
mütevazi, samimi, ihlaslı ve hele Efendimiz’e (a.s) karşı aşırı hassasiyeti
olan bir mü’mindi Ömer Döngeloğlu.
İnşallah
O’na ve ashabına komşu olmuş, hasretini dindirmiştir.
Çok
yakın bir dostumu ve arkadaşımı kaybettim, üzgünüm.
Ömer
Hoca’yı, güzel kardeşimi, rahmetle ve minnetle hatırlayacağım yaşadıkça.
CÜMLEDEN
CÜMLEYE...
Cânân
cânân
ay yüzlü gök gözlü bir düştür
donatır
semalarımı bakir ötüşlerle
gelir
konar dallarına fikrimin
bir
ben anlarım/ öyle bir kuştur
cânân
acılardan damıtılmış gülüştür
serpilir
içimdeki ovalara
akıl
unutadursun kafesinde kendini
cânân
beni zamandan çalan bir düştür
A.Vahap
Akbaş/ Bir Şehre Vardım
Ferman Karaçam - Haber 7