Tam Bağımsızlık

Tam Bağımsızlık

Kültür Edebiyat

Geçen Cuma günü Başkanımız Erdoğan tarafından Türkiye’de, Karadeniz bölgemizde ilk kez büyük bir doğalgaz rezervi bulunduğu açıklandı.

Bulunan rezervin hacmi 320 milyar metre küp.

Bu rezervin tek başına, hiçbir yerden gaz alınmadan, Türkiye’ye yaklaşık yedi yıl yeteceği söyleniyor.

Ayrıca, bu gazın ekonomik değerinin 60 milyar dolara denk geleceği hesaplanıyor.

Büyük ve ciddi bir servet.

Bildim bileli Türkiye’de doğan her Türkiyelinin söylediği sözdür:

“Efendim, aslında, bizim ülkemizin her tarafından maden fışkırır, ama bunlar çıkartılmıyor, etrafımızdaki bütün komşularda, hemen sınırın ötesinde komşularımızın tarafında petrol var, gaz var da bizim tarafta neden yok...? “

Yıllardır bu ve benzeri konuşmaları her vatandaşımız mutlaka ya kendisi, ya da çevresi seslendirir, konuşur.

Bu şüpheler ve sorular doğrudur.

Bütün bunlara ben de katılırım.

Ancak, burada ciddi birkaç soru daha var, bu soruları cevaplamadan, Türkiye’nin şimdiye kadar madenlerini neden çıkarıp işletemediğini anlamak zordur.

1- Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye, gerçekten tam bağımsız mıydı ?

2- Bağımsızlığın esas kıstası yani, ölçüsü nedir ?

3- Bağımsız olmak için hangi alet ve edevatlara sahip olmak lazım ?

4- Bağımsızlığı hayata geçirmek için kimlere ihtiyaç vardır ?

5- Türkiye’nin tam bağımsız olması hangi sonuçları doğurur ?

Ezcümle sorular bu kadar.                                                

Şimdi de, çok kısa kısa olarak bu sorulara cevap vermeye çalışalım.

1- Türkiye, Cumhuriyet tarihi boyunca, 16 Temmuz 2016 sabahına kadar tam bağımsız olmamıştır.

Zaman zaman, bağımsız olma yolları denenmiştir, ama olunamamıştır.

Bağımsız olmaya yeltenen yönetimler idareden uzaklaştırılmış ve liderlerden biri asılmış, biri zehirlenmiş, biri post modern bir darbe ile devrilmiştir.

Sonuncusu ise, defalarca devrilmek istenmiş, fakat başarılamamıştır.

15 Temmuz 2016’da son darbe vurulmak üzere harekete geçilmiş, ama, hem başarılamamış, hem de Türkiye’nin silkelenip ayağa kalkmasına ve bağımsızlık yolunda daha kararlı adımlar atmasına vesile olmuştur.

2- Bağımsızlığın en önemli ölçüsü; bir ülkenin, kendi halkının ve memleketinin lehine olan kararlarını kendisi, hiçbir küresel ve emperyalist güçten izin istemeden alabilmesi ve uygulamasıdır.

Türkiye, Cumhuriyet tarihi boyunca, 14 Temmuz 2013 yılına kadar İMF’ye, 16 Temmuz sabahına kadar da Amerika’ya danışmadan, onlardan izin almadan bağımsız olarak karar vermemiş, verememiştir.

3- Bağımsız olmak, bir ülkenin ekonomik olarak, savunma ve askeri güç olarak dışarıdan hiçbir ülkeye bağımlı olmamasına bağlıdır.

En azından, ülke savunmasının milli ve yerlilik oranının yüzde doksanlarda olması gerekmektedir.

Biz bunun olumsuz örneğini Kıbrıs’ta, olumlu örneğini de PKK ile mücadelede yaşadık ve gördük.

4- Bağımsızlığı -hele bugünün dünyasında ve Türkiye gibi jeostratejik önemi ve tarihi geçmişi, başkalarını korkutan bir ülkede- hayata geçirmek imkansız olacak kadar zordur.

O sebeple çok cesur ve çok güçlü liderlere ihtiyaç vardır.

Çok cesur olmak belki mümkün, ama çok güçlü olmak demokrasi ile yönetilen ülkelerde oldukça zordur.

Bu sebeple; Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hem cesaretinden, hem demokrasi ile yönetilen bir ülkede gücünü yaklaşık yirmi yıldan beri hala kaybetmemesinden ve en önemlisi de, ülkesine bağımsızlık kazandırma sevdasından ve emeğinden dolayı kutlamak, yeni başarıları için desteklemek ve dua etmek gerekir.

5- Türkiye’nin tam bağımsız olması, bütün dünyada dengeleri altüst eder.

Çünkü, hepimizin çok iyi bildiğimiz ve ifade ettiğimiz gibi Türkiye, sadece Türkiye’den ibaret bir ülke değildir.

Daha önce Osmanlının yönettiği ve bugün sözde bağımsız görünen 41 ülkenin hepsi de, er veya geç Türkiye’nin tam bağımsızlığına destek vereceklerdir.

Denizlerimizin ve karalarımızın altını üstünü, kendi imkânlarımızla ilk kez keşfediyoruz.

Bunun arkası daha güçlü bir şekilde gelecektir.

Türkiye’nin jeostratejik değerine bir önemli altın halka daha eklemlenmiştir ve bu altın halkalar çoğalacaktır.

Bununla birlikte daha yoğun ve seçimlere yaklaştıkça daha ağır bir şekilde AK PARTİ’nin ve Erdoğan’ın üzerine geleceklerdir.

Milletçe parçalanmadan, tevhid halinde dimdik durur, samimi ve ihlaslı olursak, “Yeniden Büyük Türkiye’nin” ayak sesleri gelmeye başlamıştır.

Türkiye; Ümmet coğrafyasındaki yetimlere sahip çıkarak, onların sırtını giydirip karnını doyurarak ve Ayasofya’yı ibadete açarak, İslam Dünyasına çok güçlü bir mesaj verdi ve ümmetin duasını aldı.

Bunun sonucunda Allah (cc) Türkiye’nin önüne nimetler serdi.

Bu nimetlerin devamı için milletçe çok şükür etmeliyiz.

 

Ferman Karaçam - Haber 7 

fermankaracam@gmail.com 

fermankaracam@twitter.com 

twitter.com/fermankaracam 

facebook.com/fermankaracam 

 

Paylaş