Bir Monsieur’nün Ruh Halleri
İnsanız; hepimizin kendimize özgü yeteneklerimiz vardır.
Fakat, bazılarımız, kendimizde olmayan yetenekleri varmış gibi kullanmaya kalkarsak, çevremizde rezil oluruz.
Bu tipler, genelde biraz narsist yapıda olanlardır.
Narsizm, bir kişilik bozukluğudur.
İnsanın kendisine aşık olması, başkalarını sevememesi, karşıdakini dinlememesi, sürekli kendilerinin ve yakın çevrelerinin haklı olması gibi özellikleri vardır.
Bazılarımızın durumu da şöyledir: dışarıdan birilerinin bize yükledikleri ağırlıkları taşıyacak güç ve kabiliyetlerimizin olmadığını bildikleri halde, kullanılmaya elverişli olduğumuzu, bizim bir miktar narsist yapılı olduğumuzu ölçüp tarttıkları için, bizde çok olağanüstü yeteneklerin olduğuna, bizi inandırırlar.
Biz de, “ Vay bee, demek bizde daha başka ne cevherler varmış da kendimizden haberimiz yokmuş “ diye, kendimizi kandırır ve artık gönüllü olarak ipimizi tutanlara hizmet ederiz.
Bizim Monsieur’ müz de işte bunlardan biri yani; hiç bir yeteceğe sahip olmadığı halde, para ile desteklenmiş, lider yapılmış ve bir hayli narsist.
Bunu bilen ve dünyayı parmağında oynatan zengin, küresel güç olan aile, önce onu, kendisinden 25 yaş büyük öğretmeniyle evlendirdi.
Macron’dan bahsediyorum.
Fransa’nın yarı başkanı Emmanuel Macron’dan.
Macron, herkesin bildiği gibi dünyaya para ile nizamat vermeye çalışan Rothschild ailesinin ortaya sürdüğü narsist yapılı bir piyonudur.
Dikkat ederseniz Macron’un psikolojisi, aslına uygun olarak Brexit’den sonra iyice bozuldu.
Rothschildler yani, paranın sahipleri sürprizlere izin vermez, işlerini garantili yaparlar.
Bu sebeple, Avrupa Birliğinde etkili olmak için, İngiltere’ye ek olarak Fransa’yı da ellerinde tutmayı garantiye aldılar.
Ne var ki, dünya konjonktürüne yön veren ve paraya hükmeden bu güçler, AB’nin bir geleceğinin olmayacağını anlayıp, direksiyonu Çin ve İngiltere yönüne doğru kırınca AB, tek başına Almanya’nın üzerine kaldı.
İngiltere ise, üzerine güneş batmayan bir imparatorluk ve hala otuza yakın ülkeye hükmetme kabiliyetine, ince siyasi manevra özelliklerde ustalaşmış kadrolara ve paraya sahip bir ülke olarak AB’den ayrılarak, daha derin ve karanlık sularda yüzmeye başladı.
Macron terk edildi ve açıkta kaldı.
Farkında iseniz Macron, Brexit’den yani, İngiltere’nin AB’den tamamen ayrılmasından sonra hem içeride, hem de dışarıya karşı giderek hırçınlaştı.
Güç toplamaya çalışıyor.
Şu son birkaç yıl içinde “Türkiye’yi durdurun “ diye gidip yalvarmadığı dünya lideri kalmadı.
Bir de, narsist kişiliğinden dolayı, dayak yiyip uslanmak veya tedavi olmak yerine saldırganlaşıyor.
Suriye’de kaybetti.
Lübnan’da istediğini alamıyor.
Afrika’da yavaş yavaş kalelerini kaybediyor.
Libya’da kaybetti.
Ermenistan’da da artık, kaybedeceği kesin gibi.
İçeride ise; beceremediği ve beceremediği için de bocaladığı bir Corona-19 sorunu var.
Corona-19 sebebiyle yaklaşık on milyon insan işsiz kaldı Fransa’da, dört milyondan fazla kişi de ücretsiz izne çıkarıldı.
Airbus 15 bin işçi çıkardı, Renault 15 bin, Air France 7 bin işçi çıkarıldı ve
Euro Lines da ise, zorunlu tasfiye kararı alındı.
Sarı yelekliler hemen her hafta meydanlarda Macron’u protesto ediyor.
Böylesine itilip kakılmış, çökmüş, Almanya’dan rol çalmaya yeltenip Merkel’den dayak yemiş, olmadı, tarihe sığınıp Napolyon’dan rol çalmaya kalkışmış bir zavallı Monsieur, önce rüyalarında, üstüne üstüne geldiğini sanıp kâbuslar görerek uyandığı Erdoğan’a, şimdi de, İslam dinine saldırmaya başladı.
Bilim insanları Narsizmin çağımızın önemli bir hastalığı olduğunu söylüyorlar.
Mesela günümüzde selfi çekmek ve bu işi sürekli hale getirmek narsistlik sayılıyormuş.
Çok merak ediyorum; madem ki narsizm çağımızın bir hastalığıdır aceba, siyasete de sıçramış mıdır?
Mesela, bazı kimseler kendilerinde hiçbir yetenek yokken, bir partinin teşkilat tozunun zerresini dahi yutmamışlarken, genç yaşlarında onları Bakan ve Başbakan yapanlara karşı partileşip, Türkiye’yi yönetme hayali kuruyorlar.
Hasbünallah..!
Demek ki, bilim adamları haklı, gerçekten bu Narsizm çağımızın hastalığı.