Raşit Küçük
Aslında ben pek yazdıklarımı silip yeniden yazan biri değilim. Tashihlerim olur, ama yazının giriş kısmını yazdığım halde silip, yeniden yazdığım ender olmuştur.
Hocayı yazmaya başladım, fakat devam edemedim.
Birkaç defa sildim ve yeniden başladım.
Bunun sebebi, ömrümün neredeyse dörtte üçünde yani, hemen hemen her yanında Hoca var.
Neresinden başlayayım?
Benim için veya şöyle diyeyim; benim gibi onlu yaşlarından itibaren hayatı hep evinden, ailesinden uzak, “gurbetlerde” geçen biri için Hoca; bazen bir baba, bazen bir Ağabeyi, bazen bir dost, bazen bir arkadaş, bazen da bir öğretmen olmuştur.
Bu sebeple onun, benim hayatımdaki yerine neresinden başlayacağıma kolayına karar vermek, bu yorgun ve yaralı kalple, Everest tepesine bir solukta çıkmaya çalışmak gibi bir şey.
Ama olsun.
Sonuçta bu yazdığım şahıslar, benim gönül tahtımın mukim kişileri yani ev sahipleridir.
Raşit Hoca’yı 1977’ Yılında, Erzurum’da tanıdım.
Ben, Edebiyat Fakültesinde öğrenci, o da Yüksek İslam Enstitüsünde Hoca ve sonra da Enstitü’nün müdürü idi.
Yıllar içinde gördüm ki; insanların çoğu, şartlara göre değişti.
Para, makam, mevki, alkış, ilim, itibar bunların hepsi insan karakterinin hem dostu, hem düşmanı hem de aynı zamanda terazisi; teraziye çıkanın kilosunu öğrendik.
Hoca hiç değişmedi.
Bütün bir ömrü boyunca gayesi; bu dünya hayatını, bir Asr-ı Saadet ikliminde yaşamak ve yaşatmak oldu.
Böyle bir iklimin insanlığı kuşatmasını arzu etmesinin ve buna ömrü boyunca emek vermesinin tek sebebi şudur:
Raşit Küçük, Peygamber Efendimizin ömrünü milim milim kendi hayatına tatbik ederek yaşadı ve orada bulduğu huzuru insanlığa da vermeğe çalıştı.
Tespit edebildiğim kadarıyla, Hocadaki bu huzur ve saadet onda, adım adım tarifi imkânsız bir şevke ve harekete dönüşüyor.
İşte bu şevk ve hareket sebebiyledir ki Hocayı, sadece, fakültede bir öğretmen, bir eğitmen olarak görmüyoruz.
O, kimi zaman bir yazar, kimi zaman bir dernek kurucusudur.
Bir bakıyorsunuz Raşit Küçük kimi zaman bir vakfın mütevelli heyetindedir, bir hayır kuruluşunun içindedir, bir öğrenci derneğinde rehber, ya da bir belediyede danışman, Diyanetin din İşleri ile ilgili en üst kurumunda ve ansiklopedisinde Başkan, fakültede üst yönetici, dekan, bir partide kurucu, bir başka partide aktif propagandist, diğer partinin siyasetini yönlendiren ve elemanlarını eğiten kişi, üniversitelerin her bölümüne uygun nitelikteki öğrencilerin yerleşmesi için yol gösterici, kılavuz, bir bakıyorsunuz bürokraside en temiz insanlar onun tezgâhından geçmiş, bir bakıyorsunuz Başbakanların, Cumhurbaşkanlarının, en yakınında o var, kurban bayramlarında, Ramazan bayramlarında Cami’de, vaazda, hutbede Raşit Küçük var.
Siyasi liderlerin yanı başında, Anadolu’nun, Balkanlar’ın, Avrupa’nın, Ortadoğu’nun, birçok camiinde, mescidinde kürsülerinde onu görürsünüz.
Entelektüel yazarlarla yan yana, gazeteci, radyocu ve televizyonculara danışman olarak Raşit Küçük’ü görürsünüz.
Üsküdarlı meşhur bir Ermeni ustasından alıp, tamir ettirip, cilalatıp evine yerleştirdiği asırlık koltuklarda, yine asırlık bir İsviçre radyosundan Mozart dinlerken, en uç solcu yazarların düşünce dergilerini, kitaplarını, romanlarını okurken onu görürsünüz.
Hafızasında; Mehmet Akif’ten, Sezai Karakoç’tan, Arif Nihat Asya’dan, Yahya Kemal’den, Cahit Zarifoğlu’ndan, Erdem Beyazıt’tan, Akif İnan’dan, İsmet Özel’den mısralar, Necip Fazıl’dan, Cemil Meriç’den, Yaşar Kemal’den, Osman Yüksel Serdengeçti’den, Çetin Altan’dan, İlhan Selçuk’tan, Vehbi Koç’tan, Alparslan Türkeş’ten, İsmet İnönü’den, hele hele Mehmet Zahit Kotku Hocaefendi, Necmettin Erbakan ve Recep Tayyip Erdoğan’dan.... yüzlerce hatıra taşır.
Saydığım ve sayamadığım yüzlerce hizmet dökümünün merkezinde olmasının tek sebebi, söylediğim gibi, Peygamberimizin (as) hayatından öğrendiği huzurlu yaşama sanatını, elinin erişebildiği bütün bir insanlığa taşımak.
Onda; insanlığın zirvesi olan Kişinin (as) hayatından öğrendiklerini, bildiklerini ve yaşadıklarını insanlığa sunma gibi bir üstün ceht, gayret, iştiyak ve samimiyet vardır.
Bu sebeple Raşit Küçük, sürekli hareket halinde yaşayan bir mücahittir
Bunun içindir ki, üzerine bir buldozer gibi çöken 12 Eylül Askeri Darbesinde her türlü baskı ve ezaya rağmen susmayan, susturulamayan İlim İnsanlarımızın başında Raşit Küçük gelir.
Hoca 1947 Antalya doğumludur.
Akseki'ye bağlı Menteşbey Köyünde Dünya'ya gelir.
Köy hayatı, Akdeniz iklimi, doğal hayat Hoca'nın halim selim ve muhlis karakterinde ne kadar etkilidir bilemem, ama 40 yıldan fazla zamandır tanıdığım Raşit Küçük'ün öfkelendiğine hiç tanık olmadım.
Ama, bu derviş meşrep huyun o'na, " Bu Dünya'ya güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim" diyen, iki cihanın efendisinden sirayet ettiğine eminim, diyebilirim.
Çünkü o; bir ömrü hadis okumakla, hadis araştırmakla, hadis öğrenmekle, hadis öğretmekle ve en önemlisi de hadisleri yaşamakla geçirdi.
Diğerleri bir yana ama, hadisleri yaşamak her faniye nasip olan bir özellik değil.
İşte bu özelliği Raşit Küçüğü ilim ve ihlas, ilim ve samimiyet, ilim ve hikmet evrelerinde pişirerek onu, ilim ve hayat yani, kemal sıfatının merkezine taşımıştır.
Kemal vasfı ise, güzel ahlak'ın tam karşılığı olup, hayat'la yüzleşip sınavı kazanmadan elde edilemiyor.
Ölçü dünya hayatıdır, terazinin bir kefesine oturduğumuzda ya, o, bizi yener ya da biz onu.
Hoca, dünyayı yenmiş, ötenin saadetini buraya katıp ilimle mücehhez kılıp, sarsılmaz bir irade ortaya koymuş ve bu irade onu, güzel ahlak makamına taşımıştır.
Bugün, çoğumuzun gıpta ile seyrettiği dürüst, ahlaklı, saygıdeğer, ilim insanı, mücahit, vefakar, erdemli, hizmet adamı olan Raşit Küçük hayatını üç temel sütun üzerine inşa etmiş, bunlar Hoca’nın emekle, alın teri ile oturttuğu sütunlardan oluşmaktadır.
Birincisi: İman Sütunu
Hoca, çocukluğundan itibaren bu sütunun temelini ailesi marifetiyle atıyor yani, taklidi bir imanı var.
Fakat bununla kalmıyor, o, imanı tahkiki hale kavuşturmak için çocukluğundan bugüne kadar hala, bugün bile, tam bir bal arısı gibi çalışıyor.
Bu çalışma; insan olarak bir çoğumuzun akıl erdiremeyeceği kadar anlamlı, düzenli ve sürekli.
Mesela; okuduğu kitaptan, seyrettiği filimden, dinlediği müzikten, izlediği sohbetten, gezip gördüğü tabiattan, konuştuğu bir dosttan duyduğu, gördüğü, aldığı imanla ilgili her bilgiyi iman sütununa yerleştiriyor.
Sessizce bilgi toplama konusunda ve ayıklayıp ilgili sütuna yerleştirip sütununu yükseltme konusunda inanılmaz derecede mahir.
O, tam bir bilgi avcısı.
İmanla ilgili hiç kimsenin farkına varamayacağı kadar küçük bilgi kırıntılarını bile, nerede bulursa bulsun, asla ihmal etmiyor, iman ve inanç sütununa yerleştirerek sürekli onu sağlamlaştırıp, tahkim edip yükseltiyor.
Bu şekilde, Allah’a olan inancı, içeride sarsılmaz, yıkılmaz olurken, dışarıdan da, görünür ve elle tutulur hale geliyor.
Raşit Küçük’e dışarıdan bakan her insan, onun, itimat edilir, güvenilir, dürüst ve iman sahibi bir mü’min olduğunu derhal fark eder.
Böylece, hem iç dünyası sürekli zenginleşip gelişiyor ve hem de bilgi kaynaklı olduğu için, sarsıntılara karşı dayanıklı oluyor.
Aslında Hoca bilgiyi yani, lazım olan bilgiyi hem tespit etme hem de toplama konusunda kendisine son derece ciddi bir de yetenek kazandırmış.
Çünkü bilginin, sadece belli ortam ve kaynaklarda değil, insanın bulunduğu hemen her ortamda bulunabileceğini fakat, üstünün kapalı olabileceğini keşfetmiş ve bunu nasıl elde edeceği konusunda da yetenek geliştirmiş.
Böylece Raşit Küçük, her hal ve şartta, her ortamda İmanını, inancını sürekli tahkim edecek bir hayat tarzı ve üslubu elde etmiş.
İkincisi: Din ve Ahlak Sütunu.
Birbirine bağlı iyi bir ailesi ve okumuş yazmış bir çevresi olmuş.
Doğru okullarda okumuş, doğru hocalar tarafından eğitilmiş.
Din temellerini doğru kişilerle birlikte atmış
Fakat, benzeri okul ve çevre şartları, çok insanda olduğu halde onlar birer Raşit Küçük olamamış.
Bunun sebebi yine Hoca’nın bilgi avcılığında gizli.
Hoca, bu ikinci sütunu güçlendirip, tahkim etme ve yükseltme konusunda en önemli desteğin, Peygamberimizin (as) hadislerinde ve hayatında olduğunu tespit etmiş.
Ayrıca, Raşit Küçük, ahlakı süslemenin, ahlakı yüceltip, kemal noktasına ulaştırmanın bir emek işi olduğunu fakat, bu konudaki bilgileri edinmenin de, işin sadece bir tarafı olduğunu, esas olanın ise, alınan bilgiyi hayatın ikinci ana sütununa katıp onu tahkim etmek ve yaşamak olduğunu iyi biliyor.
Ve okuduğu, öğrendiği, duyduğu binlerce Hadisi, derlediği bilgileri adeta bir sünger gibi emerek hayatına, yaşantısına katıyor.
Böylece; bir toplantıda Fatih Çollak Hoca’nın söylediği, “Raşit Hoca, yaşayan bir Hadistir” sözü, Hoca’da hayat buluyor.
Tespit edebildiğim kadarıyla Hoca’nın, bütün hayatı boyunca en ufak bir bilgi kırıntısını dahi asla ihmal etmediği, bilgiyi büyük bir itina ve emekle elde ettikten sonra da, onu, yaşamayı bir hayat tarzı, bir yaşama biçimi olarak seçmiş olmasıdır.
Edindiği bu hayat tarzını da, örnek aldığı Peygamberimizin (as) hayatına borçlu
Üçüncüsü: Halk Sütunu
Hoca’nın bugünkü düzgün hayatını, karakterini, hepimizin saygı ile önemsediği kişiliğini borçlu olduğu, üçüncü bir ana sütun da, onun, sürekli halkın içinde olmasıdır.
Raşit Küçük halkın içinde bulunurken halkı küçümseyen, halka tepeden bakan, halka ilminden verdiği için onu aşağılayan değil tam tersine, halkın hayatından da, hiç kimsenin önemseyemeyeceği, farkına varamayacağı bilgiler devşirmektedir.
Kendisine soru soran öğrencisinden, vaazını dinleyen esnaftan, Cami’de namaz kılan cemaatınden, ziyaret ettiği hasta komşusundan, burs verdiği talebesinden, ders verdiği doktora öğrencisinden, danışmanı olduğu siyasetçiden her birine sadece alıcı, sadece eğitilen ve öğretilen kişiler olarak değil, aynı zamanda, halkın içindeki bu insanlardan her biri ile yaptığı alış-verişte, açığa çıkan bilgi kırıntılarını alıp, kendi hayatının içine, üç ana sütundan birine katıyor.
Bir çoğumuzun yaptığı gibi, olumsuz bir insanla karşılaşınca ondan uzaklaşmak yerine, sessizce ve ustaca, o insanın iyi bir tarafını, olumlu bir yanını bularak, onunla iletişim kuruyor ve hem o kişiye faydalı oluyor, hem de, oradan çıkarılacak işe yarar bir bilgi bulup alıyor.
Böylece Raşit Küçük, sürekli halkın içinde bulunarak hem, insanların kalbini kazanıyor hem de, onlardan edindiği bilgileri alıyor.
Bilgi bir insanda samimi ve çelik gibi bir inanca, ahlaka ve nihayet yaşama biçimine yani, eyleme nasıl dönüşüyor bunu, Hoca’nın yakınında olanlar hep müşahede etmiştir.
Evinde, çevresinde, telefonunda, iş yerinde ona akıl danışan, soran, bilgi alan, müşkilini gidermek için gelen, iş arayan, burs ihtiyacı olan insanlar karınca gibi kaynaşmaktadırlar.
Çevresi çok geniştir.
Her görüşten insanın güvendiği muhkem bir karakteri vardır.
Hafızası güçlüdür.
Yıllar önce ders verdiği talebesini adıyla, soyadıyla hatırlar ve bürokraside hangi makamda olduğunu bilir.
O, hep halkın içinde, halka hizmet etmek için, halkla iç içedir.
Mütedeyyin camianın bugün markalaşmış birçok kurumunun, kuruluşunun; vakıfların, derneklerin, üniversitelerin, bölümlerin, camilerin, mescitlerin, yardım derneklerinin, yurtlarının, kuruluşlarında, temellerinde Raşit Küçük imzası ve mührü vardır ve yine Türkiye’nin dününde, bugününde bürokraside, üst yönetim kademelerinde başarılı olmuş, Belediye Başkanı, Başbakan ve harcında emeği, alın teri olan Cumhurbaşkanları vardır.
İnsanlara iyilik, huzur ve mutluluk dağıtmak için, sıkıntılarını, problemlerini çözmek için yaşar adeta.
Onun, insanlara ve insanlığa iyilik ve huzur taşımak için açtığı kucak öylesine geniş, sıcak, sevgi dolu ve samimidir ki, yanında iken adeta dertlerinizi unutursunuz.
Hizmet verdiği garip gurebanın sevincinden, kendi maaşından ve yazılarından aldığı telif ile burs verdiği öğrencilerden yansıyan mutluluk, sevinç ve huzurun bir entelektüel şahsiyette yeni hizmetleri nasıl tetiklediğini görmek isteyenler, Raşit Hoca’nın hayatına bakmalıdır.
Raşit Küçük aynı zamanda, bir sevgi ve merhamet çağlayanıdır.
Kendisine gelen her insanın derdine merhem olmaya çalışan yüce ve aşkın bir merhametin sahibidir.
Onun yüzünde bir bitmeyen huzur ve güzellik vardır.
Konuşunca, yaşantısını örnek alıp talim ettiği Efendimiz (as) gibi tane tane konuşur.
Antalyalıdır ama, aynı zamanda bir İstanbul beyefendisidir.
Konuşurken sürekli gözlerinizin içine bakar.
Size umut ve ferahlık aşılayan bu kahve rengi gözler, aynı anda sizi aydınlık iklimlere, sahabi iklimlerine taşır.
Hep iyilik, hep yardım, hep yardımlaşma vardır onun karakterinde, bunun için örneğini, Önder Zattan (as) aldığı gibi “hayır” demek onun dünyasında da yoktur.
Ahde vefa ve düşkünü ayağa kaldırma vardır onun ahlakında.
Bir kitabının adı: Sevgi Medeniyetidir.
Hoca; hakiki sevginin Yaratıcıdan ferde, fertten aileye, aileden topluma ve toplumdan medeniyete dönüşen bir kutlu yolun en sadık
yolcusudur.
Herkese iyilik, sevgi, huzur ve saadet dağıtmak için bir ömür koşmuştur.
İyi günümüzde, kötü günümüzde, işsiz kaldığımızda yanımızda Raşit Küçük vardır.
Hastalarımızın başında, hastalıklarımızda yanımızda o vardır.
Çocuklarımızın nişanında, düğününde, nikâh şahitliğinde o vardır.
Kandillerimizde, bayramlarımızda o vardır.
Raşit Küçük’ü tanıyan hepimiz, cenazemizi o kıldırsın isteriz.
Bayram günlerinde vaazda, hutbede o vardır.
Duruşu, bakışı, tebessümü ve gözlerindeki parıltısı, ötelerden kopup gelen ve Efendimizden (as) iyilik taşıyan bir kutlu iklimin meltemi gibidir adeta.
İyi ki, Efendimizden (as) esen bu meltemi taşıyıp bize getiren Raşit Küçükler var bu dünyada.
İyi ki biz, bu kutlu iklimlerde yaşayalım diye çalıştınız, emek verdiniz, hakkınızı ödeyemeyiz Hocam.
Hakkınızı helal edin.
Hep, “Hakkı anarak mutmain olmuş” kalbinizden ve o mübarek ellerinizden öpüyor, ömrünüz boyunca sınandığınız sıhhattiniz için dua ediyorum.
Ve inanın ki, daha, on binlerce insan size dua ediyordur.
Saygı ve hürmetlerimi arz ediyordum.
Ferman Karaçam - Haber 7