Medine Uzmanlar Komitesi
Başlık bana ait değil.
Merhum,
Muhammed Hamidullah, Hanefi mezhebinin İmamı ve emsalsiz fıkıh âlimi, Hanefi
Mezhebinin kurucusu, İmam-ı Azam Ebu Hanife’yi anlattığı bir makalesinde,
Medine’de görev yapmakta olan bir grup “âlim”den bahsetmiş ve bu tabiri
kullanmış.
Ayrıca,
İSAM’ın yayımladığı İslam Ansiklopedi’sinde, bu komite Cengiz Kallek tarafından
“Fukahâ-ı Seba” maddesi olarak telif edilmiş.
Yine
aynı Ansiklopedi’de, söz konusu uzman kişiler, madde başlığı olarak kaleme alınmış
ve şahısların biyografilerinden, uzmanlık alanlarından bahsedilmiştir.
Biz
bu komiteye bugün, daha iyi anlaşılması için “Bilim Kurulu” da
diyebiliriz.
Uzun
zaman önce, bu köşedeki bir yazımda, bu kuruldan kısaca bahsetmiş ve keşke, her
bakanlığımızın böyle bir bilim kurulu olsa, demiştim.
Şimdi
bu konuyu biraz daha açalım.
Medine’de,
Hz. Ebubekir (ra) ve Hz. Ömer (ra), bir yandan her alanda ilim insanı
yetiştirmek, diğer taraftan kurumsallaşmaya ve teşkilatlanmaya oldukça büyük
önem verirler.
Bu
çalışmalar sonucunda şura ve icma alanlarındaki gelişmeler, diğer alanlardan
daha ileri boyutlara ulaşır.
Böylece,
ileri boyutların kahramanları da tâbiîn döneminde birer, ikişer ortaya
çıkarlar ve yedi tanesinin bir araya gelmesi ile kurul oluşur.
Bu
kişiler:
1-
Hz. Harice (ra)
2-
Hz. Kasım (ra)
3-
Hz. Amr (ra)
4-
Hz. Süleyman ibn Yesar (ra)
5-
Hz. Ubeydullah ibn Abdullah ibn Ukbe ibn Mes’ut (ra)
6-
Hz. Sa’d ibn Müseyyeb (ra)
7-
Hz. Ebu Selme (ra)
Yedinci
kişi için başka bazı isimlerin de geçmesine rağmen biz onlardan sadece bir isim
aldık.
Her
birinin Medine’de şöhret olmuş önemli meziyetlerinin yanında, ortak özellikleri
de oldukça fazla.
Ortak
özellikleri olan Kur’an ve Hadis ilminin yanında;
Hz.
Harice’nin (ra) divan kâtipliği, hesap işlerinde uzmanlığı meşhur ayrıca, miras
taksimi ve sözleşmelerin hazırlanışında Medine’nin en ehil kişilerinden biri
olarak tanınıyor.
Hz.
Kasım (ra) : Hz. Ebubekir’in (ra) torunu olan bu zat, çok önemli bir fakih ve
muhaddis, Mescid-i Nebevi’de ders halkası olan ünlü bir âlim.
Hz.
Amr (ra): tam bir askeri deha.
İleri
derecede zekâsı ve bayındırlık, imar konularındaki şöhretinin yanında idareci
ve iktisatçı yanıyla da meşhur.
Aynı
zamanda cesareti ile de tanınan Hz. Amr’ın şair olduğu da biliniyor.
Hz.
Süleyman ibn Yesâr (ra): Sahabe tarafından uygulanmış konuların gelecek
nesillere aktarılması konusunda son derece titiz bir alim.
Öte
yandan boşanma ve imar konularında da uzman olarak şöhret sahibi
Hz.
Ubeydullah ibn Abdullah (ra): kıraat ilmi ve hafızasının çok güçlü olması
konularında, zamanının en şöhretli şahsı.
Ayrıca,
şair kişiliği ile de tanınıyor.
Bu
konu ile ilgili şöhreti şu şekildedir :
“Fakihlerin
en şairi, şairlerin en fakihi”.
Hz.
Sa’d ibn Müseyyeb (ra) : yönetici danışmanı ve kıraat âlimi.
Peygamberimizin
(sav) ve diğer Halifelerin verdiği fetvaları en iyi bilen, bunlar üzerinde çok
geniş çalışmaları olan bir ilim insanı.
Diğer
yedinci isim olarak adı geçenlerin de her biri Medine’de ilimleri ile şöhret
sahibi kimselerdi.
Bu
kurulun en belirgin ve ayırıcı tarafı; daha önce hakkında hüküm bulunmayan ve
toplumun faydasına olan herhangi bir konuda hüküm vermek.
Bu
yanıyla öne çıkan kurul, güncel meseleleri enine-boyuna tartışarak karara
bağlıyor.
Hamidullah
Hoca, tarihçi Sehavî’ye dayandırdığı bilgide bu kurulun, ileri derecede bir
şöhrete kavuştuğunu ve Medine’de Kadı’nın bile bu yediler Meclisi ile istişare
ettiğini ve fetvalarında, bunların kararlarına bağlı kaldığını aktarıyor.
Demem
o ki: İkinci Dünya Savaşından sonra, dünya bugün, ikinci defa yeniden şekilleniyor.
ABD
seçim sonuçlarının da netleşmesinin ardından, ortaya çıkacak fırsat ve
imkânları değerlendirerek her ülke kendi geleceğinin kavgasını veriyor.
Bunlar
arasında Türkiye’nin kavgası daha farklı, zorlu ve çetin geçiyor.
Hatta
Türkiye bugün, özellikle dışarıda, tarihinin en büyük mücadelesini veriyor,
diyebiliriz.
Bu
büyük mücadeleyi içeriden tökezletmeye çalışan partiler, gruplar ve şahıslar
git gide çoğalıyor.
İşte
buna rağmen: içerinin tahkimatını arttıracak çalışmalar ortaya koymanın zarureti
ortaya çıkıyor.
Başkan
Recep Tayyip Erdoğan daha önceki bir konuşmasında Kültürde, Milli Eğitimde,
Ailede, gençlikte reformlara işaret etmişti.
Geçen
günkü bir konuşmasında da ekonomi ve hukukta reformdan söz etti.
Bu
arzu ve isteklere şiddetle katıldığımı belirtiyor ve diyorum ki; yapılacak bu
çalışmaları, her bakanlık için, yukarıda sözünü ettiğimiz bir bilim kurulu
yapsa çok isabetli olur.
Mesela,
uzun süreli bilimsel çalışmalar ile; Türkiye, hem çağdaşı olduğu ülkelerin
insanı, hem de geleceğin insanı ile rekabet edip örnek olacak dini-milli-ahlaki
özellikler ile donatılmış bir insan modeli, bir anne, bir baba, bir aile, bir
kültür ve bir eğitim modeli ortaya koysa, daha sonra, bu çalışmalar; kanunlarla
yasalarla ve yönetmeliklerle çerçevelenip, ilgili bakanlıklar kanalı ile
müfredata ve hayata geçirilse mükemmel olur.
Zaman
geçiyor ve biz hala bunca yıldır Eğitimde, kültürde, ailede, gençlikte bir
mesafe alamadık.
19
yılda Türkiye’yi hayal edilemeyen büyük devrimlerle tanıştıran bir liderden ve
Anadolu’nun özü olarak partileşmiş AK PARTİ gibi bir hareketten bunları
beklemek bizim hakkımızdır.
Not:
Bu yazıyı
yazarken, Beyan Yayınlarının 2004 Yılı İstanbul baskılı, Prof. Dr. Muhammed
Hamidullah, İmam-ı A’zam ve Eseri adlı kitap ile, TDV’nın İslam Ansiklopedisi’nden
faydalandım.
Ferman Karaçam - Haber 7