Çürüme
Çürümeyi, aşağı yukarı şöyle tarif edebiliriz:
Organik maddelerin daha basit formlarına ayrıldığı yani, bakteriler veya çeşitli çevresel etkenler sebebiyle pis kokulu yapılara dönüşmek üzere normal yapısını kaybetmesi, bozulma, ayrışma, kokuşma, tefessüh.
İnsan olarak her birimiz çeşitli ortamlarda, çeşitli sebeplerle bozulup çürümüş organik maddelere şahit olmuşuzdur.
Çürümeyi ilk başladığında, erken harekete geçerek, etrafa yayılmadan belki durdurabiliriz, fakat dolabın sebzeliğine koyduğumuz taptaze bir salkım üzümün arasına karışan farkına varmadığımız bir ya da iki üzüm tanesi, çevresinde oluşan bakteri ve mantarlar vasıtasıyla, birkaç gün içinde diğerlerini de çürütebilir.
Çürüme bütün salkıma ulaştığında, artık o güzelim taze üzüm salkımının kokularına dayanamaz, salkımı tamamen kaybeder ve çöpe atarız.
Yani çürümenin en önemli özelliğinden biri de bulaşıcı olmasıdır.
İnsanlar da böyledir.
Onlar da evvela tek tek bozulurlar.
Bozulma topluma yayılmaya başladığında durdurmamız imkânsız hale gelir.
Rahmetli babam, çok sık tekrarladığı bu durumu şöyle tarif ederdi:
“ Eğer tez elden farkına varıp tedbirini almazsanız, bir kötü bir evi, bir ev bir mahalleyi, bir mahalle bir şehri, bir şehir de bir memleketi harap edip batırabilir, kötülüğü hafife almak, başka kötülüklerin doğmasına sebep olur” derdi.
Bugün tüm dünyada ve ne hazindir ki, ülkemizde de ahlaki yozlaşma , çürüme ve kötülük katlanarak büyüyor.
Adeta çürüme ve yozlaşmanın ortasında, onunla birlikte yan yana yaşamaya, birlikte hayat sürmeye mecbur kaldık.
Hatta çürüme milletin oyları ile meclise gönderip, kendisini temsil etme yetkisi verdiği, ahlakına, eğitimine, beceri ve memleketin hayrına işler göreceğine inanıp güvendiği kimseler arasında da hızla yayılmaya başladı.
Dahası, bu ülkenin insanı için son derece büyük değeri olan, inancımız gereği kutsal bildiğimiz şehitlik makamına bile hakaret edecek kadar bozulmuş, yozlaşmış, tefessüh etmiş insanlara şahit oluyoruz.
İnsanın bir anda dengesi bozuluyor.
“ Bunu da mı duyacaktık?”
“Üstelik bir milletvekilinden?” , diyorsunuz..!
Haydi, bunun bir kaza olduğunu varsayalım- öyle bir şey olamaz ya-
Peki, Millet İttifakının diğerlerinden kurum olarak ve ya kişisel olarak bir tepki duydunuz mu?
Aradan günler geçmesine rağmen ben hala doyamadım.
Peki neden?
Cevabı gayet basit.
Çürüme fert olmaktan, kişisel olmaktan çıkmış giderek yaygınlaşmış ve toplumsal bir bozulmaya doğru yol almaya başlamıştır.
Mesele bu vekilin vekilliğini elinden almak, onu yargılamak veya cezalandırmakla çözülecek gibi basit değildir.
Çünkü bir şehit yakınının kız kardeşine küfür edecek kadar bozulmuş bu yapıyı koruyan, buna sessiz kalarak kollayan ve hatta o şahıs için güzelleme yapan çok sayıda çevre de vardır.
Partiler, iletişim kurumları: televizyon kanalları, radyolar, haber siteleri ve ünlü sayılabilecek bazı şahıslar.
Belli ki, çürüme buralara da bulaşmıştır.
Çürüme ve yozlaşma milli bir mesele haline gelmiştir ve sosyal medya bu bozulmayı körükleyip yaygınlaştırmada son derece büyük rol oynamaktadır.
Tıpkı bir salkım taze üzümün içindeki bir-iki üzüm tanesi gibi içimizdeki çürümüş olanlar, imkan ve fırsat olarak sosyal medyayı olabildiğince etkin bir şekilde kullanarak, geleceğimiz olan çocuklarımızı çürütüyorlar.
Bu sebepledir ki, eğitim ve öğretimde bize öğretilen
Okul-Aile-Çevre üçlüsü, rolünü neredeyse tamamen yitirmek üzeredir.
Başta, kendisini ülkemizin geleceğinden sorumlu yaptığımız her yetkili ve birey olarak da bizler, bu yozlaşma ve çürüme sonucunda; özgür yaşamamızı borçlu olduğumuz şehitlerimize ve onların ailelerine karşı saygımızın örselenmesini önlemek, vekil ve onun etrafındaki çürüme örneğinde olduğu gibi, daha fazla çevreye yayılmasının önüne geçmek için büyük çaba sarfedip, çözüm üretmeliler, üretmeliyiz.
Hepimiz bu bozulma, yozlaşma ve çürümeye karşı etkili olacak yeni yöntemler üzerinde derin derin düşünmeliyiz.
Ferman Karaçam - Haber 7